İmplant diş tedavisi kaybedilen dişlerin estetik ve fonksiyonel açıdan yeniden kazanılmasında etkili bir çözümdür ancak her hastaya uygulanamayabilir.

İmplant Diş Öncesi Bu Uyarılara Dikkat! 10 Kritik Engel
Bu yazımızda diş implantı tedavisinin uygun olmadığı 10 durumdan bahsedeceğiz.
- Kontrolsüz Diyabet – Yüksek kan şekeri implant bölgesinde iyileşmeyi engeller, enfeksiyon ve başarısızlık riski artar.
- Kötü Ağız Hijyeni – Peri-implantitis gibi enfeksiyonlar gelişebilir, implant kaybedilebilir.
- Çok Genç Yaş – Kemik gelişimi tamamlanmadan yapılan implantlar zamanla uyumsuz hale gelir.
- Sigara Kullanımı – İyileşmeyi yavaşlatır, enfeksiyon ve implant kaybı riskini artırır.
- Yetersiz Kemik Desteği – İmplantın tutunması için yeterli kemik olmadığında başarı şansı düşer.
- Kronik Hastalıklar ve Bağışıklık Sorunları – İyileşme süreci bozulur, enfeksiyon riski artar.
- Osteoporoz ve Bifosfonat Kullanımı – Kemik yenilenmesi baskılanır, implantın kaynaşması zorlaşır.
- Diş Sıkma ve Gıcırdatma (Bruksizm) – Aşırı kuvvet implantı ve protezi zayıflatır, başarısızlığa yol açabilir.
- Sinüs Problemleri – Özellikle üst çenede sinüs komplikasyonları riski artırır.
- Maliyet ve Zaman Faktörü – Tedavi pahalı ve zaman alıcıdır, herkes için uygun olmayabilir.
İmplant diş öncesi bilmeniz gereken 10 durum
Diş implantı kimlere uygulanmaz?
1. Kontrolsüz diyabet hastaları veya bazı kemik büyütücü ilaçları kullananlar

Diş implantı tedavisinin başarılı olabilmesi için çene kemiği ve implantın kaynaşma sürecinin sağlıklı şekilde tamamlanması gerekir. Bu sürece “osseointegrasyon” adı verilir
Yapılan araştırmalarda kan şekeri kontrol altına alınmış diyabet hastalarında, implant tedavisinin sağlıklı bireylerle benzer başarı oranlarına sahip olduğu görülmektedir. Kontrolsüz diyabet hastası olan bireylerde durum farklıdır. Yüksek kan şekeri bağışıklık sistemini zayıflatır. Dokulardaki kan akışı dengesini bozar. İmplant sonrası enfeksiyon riskini arttırır. Bu durumda kan şekeri yüksekliği implant bölgesinde iyileşmeyi sekteye uğratabilir. Çene kemiği ve implantın kaynaşmasını engel olabilir. İmplant tedavisi olmak isteyen diyabet hastalarında kan şekeri düzeyleri mutlaka kontrol altında tutulmalıdır. Hemoglobin düzeyinin Hemoglobin A1c (HbA1c) düzeyinin %7,5’in altında olması implant tedavisi için uygun sınırlar olarak değerlendirilir.
Osteoporoz tedavisinde sık sık kullanılan bifosfonat grubu ilaçlar ve kanser tedavisinde kullanılan bazı kemik destekleyici ilaçlar implant tedavisi sırasında çene kemiği üzerinde olumsuz etkiye yol açabilir. Bu ilaçların kullanımı da çene kemiği üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. İmplant yerleştirildikten sonra çene kemiğinin yeniden şekillenmesi gerekir. Bu ilaçlar kemik erimesini yavaşlatsa da kemiğin doğal olarak yeniden şekillenmesi engelleyebilir.
Özellikle kanser tedavisi esnasında yüksek dozda bifosfonat tedavisi gören hastalarda implant sonrası enfeksiyonlar, iyileşmeyen yaralar ve ciddi komplikasyonlar görülebilir. Bu ilaçları kullanmış hastalarda implant tedavisine karar verme sürecinde hassas davranılmalıdır. Kontrolsüz diyabeti olan veya bazı kemik büyütücü ilaçlar kullanan kişilerde implantın başarısız olma ihtimali olduğundan implant diş tedavisi önerilmez.
2. Kötü ağız hijyeni olanlar

Yetersiz ağız hijyeni diş eti hastalıklarına yol açar. İmplant tedavisi olan hastalarda yetersiz ağız hijyeni implant ve çevresinde ciddi sorunlar yaratır. Ağız ve diş sağlığı bakımları doğru şekilde yapılmadığında bakteri plakları, iltihaplanmalar görülür ve peri implantitise (implant kaybı) yol açabilir.
Periodontitis (ileri diş eti hastalığı) diş etrafında biriken bakteri plağı, tartar nedeniyle oluşur. İleri düzeydeki diş eti hastalığı neticesinde diş kayıpları yaşanır. İmplant tedavisi sonrasında da yetersiz ağız hijyeni nedeniyle bakteriler ve plaklar birikir. Peri implantitis diş eti iltihabı, kemik dokusunda erimeye yol açar. İmplantı destekleyen dokular zayıflayarak implant kaybına yol açar.
Araştırmalarda implant kaybı riskinin, düzenli ağız bakımı yapmayan kişilerde; 14 kat daha fazla olduğu görülmüştür.
Hastalığın ilk belirtisi kızarıklık, şişlik, kanama şeklindedir. İmplant çevresinde, diş eti çizgisinde bakteri plağı birikir. Peri implant mukozitis adı verilen yüzeysel bir iltihaplanma oluşur. Bu aşamada tedavi edilmeyen, düzenli ağız bakımı yapılmayan bireylerde hastalık ilerler peri implantitise dönüşür. Kemik kaybı ardından implant kaybı görülür.
Ağız hijyenini düzenli şekilde sağlayamayacak bireylere implant tedavisi önerilmez.
İmplantın sorunsuzca uzun yıllar kullanılması için:
- Günde en az iki kez iki dakika süresince dişler fırçalanmalıdır.
- Diş ipi arayüz fırçası kullanılmalıdır.
- Antiseptik gargaralar ile ağız bakımı sağlanmalıdır.
- Düzenli Diş hekimi kontrolleri ihmal edilmemelidir.
Yetersiz ağız hijyeni; diş eti hastalıkları, diş çürümelerine yol açtığı gibi implant kaybına, başarısız implant tedavilerine de yol açar.
3. Kemik gelişimini tamamlamamış olanlar

Diş implant tedavisinin başarısını etkileyen faktörlerden biri de hastanın yaşı ve kemik gelişim durumudur. Özellikle kemik gelişimini tamamlamamış çok genç bireylerde implant uygulaması genellikle önerilmez. Çene kemiği büyürken yerleştirilen bir implant, çevresindeki doğal dişler gibi hareket edemez veya konumunu değiştiremez. Sonuç olarak, implant çenede sabit kaldıkça bireyin büyümesi devam ettikçe implant, çevre dokularla uyumsuz hale gelebilir. Örneğin, çenenin henüz gelişmekte olduğu 15 yaşında yerleştirilen bir implant, birkaç yıl sonra diğer dişlerin konumuna göre yüksek veya alçak kalabilir ve yanlış yerdeymiş gibi görünebilir.
Uzmanlar genellikle çene büyümesinin kızlarda yaklaşık 16-17 yaşına, erkeklerde ise 18-21 yaşına kadar devam edebileceğini belirtmektedir. Bu yaşa kadar kemik gelişimi büyük ölçüde tamamlanır ve implant daha güvenli bir şekilde yerleştirilebilir.
4. Sigara içenler

Sigara ağız ve diş sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Sigara içen bireylerde diş implantı tedavisinin başarı oranları düşmektedir. Sigarada bulunan zararlı kimyasallar damarları daraltarak kan akışını azaltır. Bireyin bağışıklık sistemini zayıflatır. Bu nedenle cerrahi müdahale sonrası yara dokularının iyileşme kapasitesi düşer. Oysa implant sonrası iyileşme sürecinin sağlıklı atlatılması gerekir.
Yapılan araştırmalar sigara kullanan bireylerde implant kaybının sigara kullanmayan bireylere kıyasla önemli ölçüde yüksek olduğunu göstermiştir. bu oran %140'dan fazladır. başka bir söylemle sigara içen kişilerin implant başarısızlığı yaşama ihtimali sigara içmeyenlere kıyasla 2,5 kat daha yüksektir.
Sigara içen bireylerde implant çevresi kemik kaybı diğer bireylere kıyasla ortalama 0,5 milimetre daha fazladır.
Sigara ağızdaki kan dolaşımını bozar. Bu nedenle implant bölgesine yeterli oksijen ve besin ulaşmaz. İyileşme süreci, sigara içen bireylerde yavaşlar.
Sigara beyaz kan hücrelerinin etkinliğini azaltır. bağışıklığı zayıflatır, enflamasyonu artırır.
Sigara içen bireylerde, ağız içi doğal temizliği sağlayan, tükürük kalitesi bozulur. Ağız kuruluğu görülür. Ağız kuruluğu zararlı bakterilerin sayısının artmasını kolaylaştırır. Sigara içen bireylerde implantın enfekte olması ve implant kaybı yaşanma riski oldukça yüksektir.
Sigara diş eti dokularına zarar verir. Bu hastayı peri implantitise yatkın hale getirir. Ağız hijyenine dikkat etmeyen, sigara kullanan bireylerde implant çevresi iltihabı oluşma riski yüksektir. İltihap görüldükten sonra enflamasyon hızla ilerleyebilir. İmplant bölgesinde kızarıklık, hassasiyet, ağrı şikayetleri aylar boyunca devam edebilir.
Günde sadece birkaç sigara içen implant yaptırabilir mi?
Hastalar tarafından sıkça yöneltilen sorulardan bir tanesi: “Sigara içiyorum fakat çok az yine de implant yaptırabilir miyim?” şeklindedir. Sigara içme miktarının az olması sigaranın implant bölgesine zarar vermeyeceği anlamına gelmez. Sigaranın olumsuz etkileri bu hastalarda da görülebilir. Yoğun sigara kullanan bireylerin implant tedavisi olabilmek için sigarayı tamamen bırakmaları ya da doktorun önerdiği tarihlerden itibaren sigara kullanımına ara vermeleri gerekir.
5. Kemik Seviyesi Yetersiz Kişiler

Diş implantı çene kemiğine yerleştirilen doğal diş kökünü taklit eden vidalı titanyum malzemelerdir. İmplantın başarılı olabilmesi için çene kemiği yoğunluğu ve genişliği yeterli düzeyde olmalıdır. Diş kaybı ardından uzun yıllar implant tedavisi uygulanmadıysa, bölgede kemik erimesi görülür.
Diş çekimi sonrası uzun yıllar implant tedavisi yaptırmamış bireylerde çene kemiği belirgin şekilde incelir ve kemik yoğunluğu azalır. Bu durumda implant tedavisi uygulanamaz.
Yapılan bilimsel araştırmalarda kemik yoğunluğunun düşük olması ve kemik hacminin az olması durumunun implant başarısızlığında önemli bir risk olduğunu göstermektedir. Bunun yanı sıra üst çenede sinüs boşluğu, alt çenede sinir hattı gibi anatomik yapılar; kemik kalitesi düştüğünde implant tedavisi sırasında komplikasyon riskini artırır. Sinüs boşluğuna çok yakın implantlar bireyde sinüzite, sinir bölgesine yakın olan implantlar ise kalıcı sinir hasarına yani uyuşukluğa yol açar.
Kemik kalitesi düşük olan hastalara doğrudan implant tedavisi uygulanamayacağı için diş hekimleri kemik grefti işlemi yapmayı önerebilir. Bu sayede kemik dokusu arttırılır. Çene kemiği implantın yerleştirilmesine uygun hale getirilir ancak kemik grefti işleminin yapılması implant tedavisinin hem süresini uzatır hem maliyetini artırır.
6. Kronik sağlık sorunları ve bağışıklık sistemi zayıflığı olanlar
Bireyin genel sağlık durumunun iyi olmaması implant başarısını doğrudan etkiler. kronik hastalıkları olan, bağışıklık sistemi baskılanmış bireylerde implant sonrası iyileşme süreci sekteye uğrar. enfeksiyon riski artar, implantın çene kemiği ile kaynaşması güç olur. implant kaybı görülebilir. aşağıda sıralanan hastalıklara sahip bireyler implant diş tedavisi olmadan önce ilgili doktorlarıyla görüşerek onay almalıdır.
- İlerlemiş böbrek yetmezliği,
- Aktif otoimmün hastalıklar (örneğin kontrolsüz lupus, Behçet hastalığı),
- Kontrolsüz HIV/AIDS,
- Organ nakli sonrası immünsüpresif tedavi,
- Uzun süreli, yüksek doz kortikosteroid kullanımı,
- Kemoterapi gören kanser hastaları
Bu durumların her birinde farklı mekanizmalar söz konusu olsa da, ortak payda implant cerrahisi sonrası normal iyileşme sürecinin kesintiye uğramasıdır. Örneğin, romatoid artrit veya benzer bir otoimmün hastalık için immünosupresif ilaçlar alan bir hastayı ele alalım. Bu ilaçlar (metotreksat, biyolojik ilaçlar vb.) vücudun enflamatuar tepkisini azaltarak hastalığı kontrol etmeye çalışır. Ancak aynı zamanda vücudun yaraları iyileştirme ve enfeksiyonla mücadele etme yeteneğini de azaltırlar.
Steroid (kortizon) tedavisi de benzer bir risk teşkil eder. Uzun süreli, yüksek doz kortikosteroid kullanan hastalarda kemik yoğunluğu azalabilir (osteoporoz) ve doku iyileşmesi yavaşlayabilir. Steroidler kemik oluşumu ve yıkımı arasındaki dengeyi bozarak yeni kemik oluşumunu önler ve ayrıca bağışıklığı baskılar. Bu nedenle, steroid kullanan bir vücutta implantın çene kemiğine entegrasyonu zorlaşır ve enfeksiyon riski artar. Örneğin yıllarca astım ya da romatizma için kortizon kullanan bir hastanın implantı kabul etmesi uzun sürebilir. Ayrıca, ameliyattan sonra yara bölgesi geç iyileşirse ve bu dönemde bir enfeksiyon gelişirse, vücut buna yeterince direnç gösteremeyebilir ve implant başarısız olabilir.
Kanser tedavileri (özellikle kemoterapi ve hedefe yönelik akıllı ilaçlar) de implant başarısını etkileyebilir. Kemoterapi ilaçları hızla bölünen hücreleri hedef alır; bu nedenle kanser hücrelerinin yanı sıra vücuttaki sağlıklı ancak hızla çoğalan hücreler de (örneğin kemik iliği hücreleri, mukoza zarı hücreleri) zarar görür. Kemoterapi görmüş bir hastada kemik iyileşmesi ve bağışıklık sistemi geçici olarak zayıflar, bu da implant prosedürünü riskli hale getirir.
Kronik böbrek yetmezliği gibi durumlar da dolaylı olarak implant başarısını etkiler. Böbrek yetmezliğinde kalsiyum-fosfor dengesi bozulur, kemik metabolizması etkilenir ve kemikler zayıflayabilir. Diyaliz gibi tedaviler de ilerlemiş böbrek hastalığı olan hastaları enfeksiyonlara karşı daha savunmasız hale getirir. Böbrek hastalığı olan bir kişide kemik yapısı osteoporotik olabilir ve implant yerleştirildiğinde kemik onu sağlam tutamayabilir. Bu hastaların implant için uygun olup olmadıklarını görmek için öncelikle bir nefroloji uzmanına (böbrek uzmanı) danışmaları önerilir.
Vücut genel olarak hastalık nedeniyle yıpranmışsa veya ilaçlar tarafından baskılanmışsa, iyileşme beklendiği gibi olmayabilir. Bu nedenle, aktif ciddi hastalığı olan bireylerin iyileşene veya hastalık kontrol altına alınana kadar implant yaptırmamaları veya alternatif tedaviler aramaları daha güvenli olabilir. Bu gibi durumlarda diş hekimi her zaman ilgili uzmanlara danışarak en iyi kararı vermelidir.
7. Osteoporoz ve bifosfonatlar
Osteoporoz, kemik yoğunluğunda azalma ve kemiklerin zayıflaması ile karakterize bir hastalıktır. Özellikle menopoz sonrası kadınlarda ve yaşlılarda yaygındır. Çene kemiği, genel kemik yapısının bir parçası olduğu için daha az yoğun olabilir. Bu durum implant yerleştirilmesini engellemese de bazı zorluklar ortaya çıkarır. Düşük yoğunluklu kemikte, implantın birincil bağlantısı (ilk yerleştirmede stabilite) zayıf olabilir ve osseointegrasyon süresi uzayabilir. Başka bir deyişle, osteoporoz varlığında implant kemiğe kaynaşsa bile, mikroskobik düzeyde kemik-implant temas oranı sağlıklı kemikteki kadar yüksek olmayabilir. Ancak asıl büyük sorun osteoporoz tedavisinde kullanılan bifosfonatlar gibi ilaçların yarattığı risklerdir.
Bifosfonatlar (örn. alendronat, zoledronik asit gibi ilaçlar) ve benzer anti-osteoporoz tedavileri, osteoporozun ilerlemesini durdurmak veya yavaşlatmak için yaygın olarak reçete edilir. Bu ilaçlar kemiği parçalayan osteoklast hücrelerini baskılar, böylece kemik yıkımını azaltır ve yoğunluğu korur. Ancak bu mekanizma, diş çekimi veya implant cerrahisi gibi durumlarda çene kemiğinin iyileşmesini de olumsuz etkiler. Bunun nedeni, normalde bir implant yerleştirildiğinde, vücudun o bölgede bir kemik yıkımı ve yapımı (yeniden şekillenme) döngüsü yoluyla implantı "çevrelemesi" ve entegre etmesidir. Bifosfonat alan hastalarda, bu kemik yenilenme döngüsü yapay olarak yavaşlar ve implantın kaynaşmasını zorlaştırır.
Ayrıca, bifosfonatlar çene kemiğinde çene osteonekrozu (ONJ) adı verilen nadir ancak ciddi bir durumla ilişkilidir. Özellikle yüksek dozda intravenöz bifosfonat alan kanser hastalarında veya uzun süreli oral bifosfonat kullanan şiddetli osteoporozlu hastalarda diş çekimi veya implant yerleştirilmesi gibi işlemlerden sonra çene kemiğinde iyileşmeyen yaralar ve kemik ölümü meydana gelebilir. Bu komplikasyon "ilaca bağlı çene osteonekrozu" olarak adlandırılır ve tedavisi zor olabilir.
Osteoporozun kendisi kemik kalitesini düşürdüğünden, osteoporozlu hastalara implant yerleştirirken cerrahlar daha uzun implantlar, daha kalın çaplı implantlar veya gerekirse önce kemik güçlendirici tedaviler seçebilirler. Bu yü9zden planlama daha dikkatli yapılmalıdır. Ancak hasta aynı zamanda bifosfonat veya benzeri denosumab kullanıyorsa, hekimin ciddi bir risk değerlendirmesi yapması gerekir. Genellikle, bu tür hastalarda alternatif diş tedavileri (örn. geleneksel protezler)
Bununla birlikte, diş hekiminiz böyle bir durumda riskleri açıklayacaktır. Bazı durumlarda implant diş tedavisi yerine başka çözümler önerecektir. Sonuç olarak, osteoporoz ve bifosfonat öyküsü, implant tedavisini her zaman diş hekiminiz ve ilgili uzmanla (örn. endokrinolog veya ortopedist) görüşmeniz gereken bir durumdur. Bu ilaçlarla tedavisi devam eden hastalara implant diş çoğu uzmana tavsiye edilmez ve diğer tedavi seçenekleri düşünülür.
8. Diş sıkma ve gıcırdatma (bruksizm) sorunu olanlar

Geceleri uyku sırasında veya gün içinde farkında olmadan dişlerinizi sıkıyor veya gıcırdatıyorsanız (bruksizm adı verilen bir durum), bu alışkanlık diş implantları için ciddi bir risktir. Bruksizm, farkında olmadan çeneye, dişlere uygulanan aşırı kuvvet olarak tanımlanabilir. Doğal dişlerde zamanla aşınma, çatlama ve diş eti çekilmesi gibi sorunlara yol açabilen bu durum, implantlarda da mekanik aşırı yüklenme yaratır. Doğal dişlerde olduğu gibi implantların etrafında periodontal ligamentler (dişi çevreleyen ve amortisör görevi gören lifler) bulunmadığından, sıkma veya gıcırdatma kuvvetleri doğrudan implanta ve onu çevreleyen kemiğe iletilir. Bu durum implant üzerinde küçük "deprem" etkileri yaratarak kemikte mikro hasara neden olabilir.
Bruksizmin implant başarısı üzerindeki etkisi üzerine yapılan araştırmalar, bruksizmi olan hastalarda implant ve üst yapı (protez) başarısızlıklarının daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Bir çalışmada, bruksizmi olan hastalarda implant üzerindeki porselen dişlerin kırılması, vidaların gevşemesi ve implant kaybının önemli ölçüde daha fazla olduğu bulunmuştur. Başka bir çalışmada, implant çevresindeki kemik kaybının ve implant başarısızlığının bruksizmi olan hastalarda olmayanlara göre daha yaygın olduğu bildirilmiştir. Bu veriler ışığında, aktif bruksizmi olan bir hastaya yerleştirilen bir implantın uzun vadede sorun çıkarmadan kalma olasılığı azalmaktadır.
Bruksizm sadece implantın kemikle kaynaşmasını değil aynı zamanda implant üst yapılarının dayanıklılığını da etkiler. Sürekli sıkma kuvveti implanta bağlı dayanak vidalarının gevşemesine ve kuronların (kaplamaların) düşmesine veya vidalıysa kırılmasına neden olabilir. İmplantınız yerinde kalsa bile, üzerindeki diş sorunlara neden olabilir ve onu tam olarak kullanamayabilirsiniz.
Diş sıkma alışkanlığınız olduğu halde implant tedavisi düşünüyorsanız, diş hekiminiz bazı önlemler alacaktır. Genellikle gece plağı (gece koruyucusu) kullanılması tavsiye edilir, böylece uyurken dişlerinizi sıksanız bile uyguladığınız kuvvet gece plağı tarafından emilir ve implanta aşırı yük binmez. Ayrıca implant üzerine yapılan protezde daha eşit bir kuvvet dağılımı sağlamak için tam porselen yerine daha esnek malzemeler kullanılabilir.
9. Sinüs problemleri
Üst çenemizin arka kısmında, azı dişlerinin üzerinde maksiller sinüs adı verilen hava boşlukları bulunur. Diş çekimi sonrası üst çene kemikleri inceldiğinde bu sinüs boşlukları aşağıya doğru genişleyebilir. Bu nedenle üst çenenin arka kısmına implant yapmak istediğimizde sıklıkla sinüsle karşılaşırız. Sinüs problemleri özellikle üst çene için implant tedavisinde önemli bir kısıtlama ya da risk faktörüdür.
Eğer bir hastada kronik sinüzit gibi inatçı bir sinüs iltihabı sorunu varsa, sinüslerin sağlığı bozulduğu için bu bölgeye yakın bir implant sonrası enfeksiyon riski artar. Örneğin kronik enfeksiyonlu birinin sinüs tabanına yakın bir yere implant yapılırsa buradaki mevcut bakteriler implant bölgesine yayılarak iyileşmeyi engelleyebilir. Ayrıca implant yerleştirilmesi sırasında sinüs zarının perforasyonu (yırtılması) istenmeyen ancak olası bir komplikasyondur.
Sinüs tabanı çok inceyse, deneyimli ellerde bile, implant için hazırlanan yuva sinüs boşluğuna açılabilir. İmplant ucu sinüs boşluğuna prolabe olursa veya sinüs membranı yırtılırsa, implant başarısızlığı ve sinüs komplikasyonları riski önemli ölçüde artar. Literatürde sinüs içine birkaç milimetre nüfuz eden implantların bile bazen kronik sinüzite yol açabildiği bildirilmiştir. Bunun nedeni, implantın sinüste yabancı bir cisim olarak bulunmasının mukozada kalıcı iltihaplanmaya ve mukus akışının bozulmasına neden olmasıdır.
Özel bir vaka çalışması: Bir hastaya maksiller molar bölgede bir implant ile sinüs lifting operasyonu uygulanır. Ameliyattan sonra hasta sürekli tek taraflı burun akıntısı ve yüz ağrısı şikayetleriyle geri döner. Yapılan kontrolde implantın bir kısmının sinüs içine doğru çıkıntı yaptığı (protrüde olduğu) ve sinüsün doğal kanalını tıkadığı görülür. Hasta, endoskopik sinüs cerrahisi ile implantı sinüsten çıkaran bir kulak burun boğaz uzmanına yönlendirilir. Bu vaka, sinüs içine çıkıntı yapan bir implantın nasıl sinüzite neden olabileceğini göstermektedir. İmplant sinüste kaldığı sürece hasta tekrarlayan enfeksiyon atakları yaşamış ancak implant çıkarıldıktan sonra sinüs sağlığı iyileşmiştir.
Sinüs sorunları sadece enfeksiyonla ilgili değildir; anatomik varyasyonlar da önemlidir. Bazı kişilerde sinüsler büyük ve sarkıktır, kemik yapısı çok incedir. Bu kişilerde implantasyon öncesinde sinüs kaldırma ameliyatı yoluyla yapay kemik eklenmesi gerekebilir. Ancak hasta zaten sinüzitten muzdaripse veya sinüs ameliyatı olmak istemiyorsa, implant yerine başka çözümler düşünmek gerekebilir.
10. Maliyet ve zaman sorunu yaşayanlar
Diş implant tedavisinin sadece tıbbi değil aynı zamanda ekonomi ve zaman yönleri de vardır. İmplant tedavisi diğer diş tedavilerine kıyasla hem daha pahalıdır hem de daha uzun sürer. Maliyet, birçok hastayı implant yaptırmaktan caydıran ana nedenlerden biridir. İmplantlar cerrahi uzmanlık gerektiren yüksek teknoloji ürünleridir ve bu da yüksek maliyet anlamına gelir. Tek bir implant ve kuronun fiyatı ülkeye ve kliniğe göre değişir. Diş implantı tedavisi genellikle alternatif çözümlerden (köprü veya damak protezi gibi) daha pahalıdır.
Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde tek bir implantın yaklaşık 3000-5000 dolara mal olduğu bildirilirken, tüm ağız implantları 20.000-50.000 dolar gibi çok yüksek rakamlara ulaşabilmektedir. Türkiye gibi gelişmiş bir sağlık altyapısına sahip ülkeler, implant maliyetlerinin yüksek olduğu ABD ve İngiltere gibi ülkelere bir alternatiftir.
Sonuç
Diş implantları genellikle yüksek başarı oranlarına sahip olsa da (10 yılda %95-98 başarı), hiçbir tedavi %100 garantili değildir. İmplant başarısızlığı, yani implantın kemikle kaynaşmaması veya kaynaşma ve ardından kayıp nadir görülen bir durumdur. Cerrahi implant yerleştirilmesi enfeksiyon, sinir hasarı, sinüs perforasyonu gibi komplikasyon riski taşır. Vakaların küçük bir yüzdesinde bu sorunlar ortaya çıkabilir. Ortalama implant başarısızlık oranının %2 civarında olduğu bildirilmektedir.
Başarıyla kaynaşmış (osseointegrasyon) bir implantın bile ömür boyu sorunsuz kalacağının garantisi yoktur. İmplant ömrü ağız ve diş sağlığının iyi olması ile yakından iliişkilidir.
İmplant ve diş eti bağlantısı farklı olduğu için implant çevresindeki diş etinin enfeksiyona karşı doğal diş etinden daha hassas olabileceğini öne süren çalışmalar bile vardır. Düzenli bakım yapılmazsa implant çevresinde peri-implantitis gelişebilir ve implant kaybedilebilir. Bu nedenle, implant tedavisi olan kişi diş fırçalama, diş ipi kullanma ve düzenli doktor kontrolleri gibi ömür boyu sürecek bakım rutinlerine sıkı sıkıya bağlı kalmalıdır. Uzmanlar, başarılı bir implantın "evdeki ödevlere" bağlı olduğunu, diş implantı yaptırmak isteyenlerin evde titiz bir ağız bakımı yapmaya istekli ve muktedir olmaları gerektiğini vurgulamaktadır.