Diş implantları, diş eksikliğinin giderilmesinde harika bir tedavi olarak görülse de her hasta için her zaman en uygun çözüm olmayabilir

Çene kemiğinin yetersiz olması, ileri yaştaki hastaların cerrahi işlemlere uygun olmaması, uzun tedavi süreci veya yüksek maliyet gibi nedenlerle implant uygulanamayacak durumlar olabilir. Örneğin, kemik hacmi eksikse önce kemik grefti gibi ek cerrahi işlemler gerekebilir; bu da tedaviyi zorlaştırıp maliyeti artırabilir. Ayrıca bazı sistemik sağlık sorunları (kontrolsüz diyabet, bağışıklık problemleri, bisfosfonat kullanımı vb.) veya aşırı sigara kullanımı implant başarısını olumsuz etkileyebilir. Böyle durumlarda, hastalar diş eksikliklerini gidermek için implant dışında alternatif tedavi yöntemlerine yönelebilirler.
Bu yazıda, implant yapılamadığı veya tercih edilmediği durumlarda uygulanabilecek başlıca alternatif tedavileri, bir uzman görüşü ışığında ele alacağız. Her bir yöntemin avantajları, dezavantajları, uygulanma süreci, ömrü, maliyeti ile konfor ve estetik etkilerini detaylı şekilde inceleyeceğiz. Böylece diş eksikliği yaşayanların kendi durumlarına en uygun çözümü belirlemelerine yardımcı olmayı amaçlıyoruz.
İmplant tedavisinin alternatifi nedir?
- Konvansiyonel Sabit Köprüler (Geleneksel Diş Köprüleri)
- Maryland Köprüleri (Rezin-Bonded Köprüler)
- Asma Köprüler (Cantilever Köprüler)
- Hareketli Parsiyel Protezler (Bölümlü Protezler)
- Esnek (Termoplastik) Parsiyel Protezler (Flexible Dentures)
- Tam Protezler (Takma Diş)
- Kök Korumalı Overdenture Protezler (Kalan Kök Üzerine Protez)
- Otojen Diş Transplantasyonu (Kendi Dişinin Nakli)
İmplant tedavisi yerine konvansiyonel sabit köprü (Geleneksel diş köprüsü)

Konvansiyonel sabit köprü, eksik diş(ler)in boşluğunu doldurmak için boşluğun iki yanındaki doğal dişlerin kesilerek üzerlerine kaplamalar (kuronlar) yapıldığı ve aradaki boşluğa yapay dişin sabitlendiği bir tedavidir. Yani komşu dişler destek diş olarak kullanılır; bu dişlere kalıcı kuronlar yapılarak aradaki eksik diş boşluğu “köprü” ile kapatılır.
Avantajları:
- Sabit ve Hızlı Çözüm: Ağızda kalıcı olarak sabitlendiği için takıp çıkarma derdi yoktur, doğal diş gibi sürekli kullanım imkanı sunar. Genellikle birkaç hafta içinde tamamlanabilir, implant tedavisine kıyasla daha kısa sürede sonuca ulaşılabilir.
- Yüksek Çiğneme Fonksiyonu: Doğru yapıldığında eksik dişin fonksiyonunu büyük ölçüde geri kazandırır. Çiğneme kuvvetini iyi tolere eder ve hastaya kayıp dişiyle yakın bir fonksiyon sağlar.
- Estetik Restorasyon: Porselen veya zirkonyum malzemelerle yapıldığında komşu dişlerle uyumlu, doğal görünümlü bir estetik elde edilir. Dışarıdan bakıldığında köprü diş genellikle ayırt edilemez.
Dezavantajları:
- Komşu Dişlerin Kesilmesi: En büyük dezavantaj, sağlam komşu dişlerin küçültülmek zorunda kalınmasıdır. Köprü yapmak için destek olacak yan dişlerin mine ve dentin dokusu aşındırılır. Bu da geri döndürülemez bir madde kaybıdır ve ilerde bu dişlerin hassasiyet veya kanal tedavisi ihtiyacı gibi risklerini artırır.
- Temizliğin Zorlaşması: Köprü altındaki boşluk (sabit yapay dişin altı) normal fırçalama ile temizlenemez. Ağız hijyeni için özel süper floss diş ipleri veya arayüz fırçaları kullanmak gerekir. İyi temizlenmezse destek dişlerde çürük veya diş eti problemi gelişebilir.
- Köprü Dayanağının Zayıflaması: Köprü, iki dişe birden yük bindirdiği için, özellikle uzun yıllar içinde destek dişlerde porselen kaplamanın sızdırması, çürük gelişmesi veya dişin kırılması riski vardır. Destek dişlerden biri sorun çıkarırsa tüm köprünün yenilenmesi gerekebilir.
- Sınırlı Uygulama Alanı: Çok uzun dişsiz boşluklarda (arka arkaya birçok diş eksikse) köprü yapmak mümkün olmaz, çünkü az sayıda dişle aşırı uzun bir köprüyü taşımak biyomekanik olarak başarısızlıkla souçlanır. Bu gibi durumlarda farklı çözümler düşünülür.
İmplant yerine maryland köprüleri (Rezin-bonded köprüler)

Maryland köprü (rezin yapıştırmalı köprü), komşu dişleri tamamen kaplayan kuronlar yerine, eksik dişin yanında yer alan dişlerin arka yüzeyine metal veya seramik kanatçıklar yapıştırarak uygulanan sabit protezlerdir. Bu yöntemde eksik diş boşluğunu dolduran yapay diş (pontik), ince uzantılarla yan dişlere tutturulur. Maryland köprünün görünümü, ortasında yapay diş ve her iki yanda “kanat” şeklindeki uzantılarla adeta uçan bir yarasayı andırır; kanatlar destek dişlerin dile bakan yüzeyine güçlü bir yapıştırıcı ile rezin siman kullanılarak yapıştırılır. Bu sayede komşu dişlerde minimum düzeyde aşındırma ile eksik diş tamamlanmış olur.
Avantajları:
- Minimal İnvaziv (Diş Dostu): Maryland köprü, geleneksel köprüye kıyasla çok daha az diş kesimi gerektirir. Komşu dişlerin sadece arka yüzeylerinde küçük pürüzlendirmeler veya sığ oyuklar açmak yeterli olur, dişlerin tamamı küçültülmez. Böylece sağlam diş dokusu büyük oranda korunur. Özellikle genç yaştaki hastalarda, dişler tam gelişimini tamamlamadan büyük preparasyonlar yapılmadığı için minimal invaziv bir çözüm sunar.
- Cerrahi Gerekmez ve Acısızdır: Bu yöntemde herhangi bir implant veya cerrahi işlem olmadığından, işlem sırasında genellikle anesteziye bile ihtiyaç duyulmaz. Sadece yapıştırma işlemi uygulanır. Dolayısıyla cerrahiye engel teşkil eden sağlık sorunları olan kişilerde (ör. kanama bozukluğu, ciddi kalp rahatsızlıkları...) veya cerrahi istemeyen hastalarda iyi bir alternatiftir.
- Hızlı ve Pratik: Maryland köprü tek veya iki seans içinde tamamlanabilir. Çoğu zaman ölçü alınıp laboratuvarda metal/seramik kanatlı pontik hazırlandıktan sonra ikinci randevuda yapıştırma yapılır. Hatta bazı durumlarda hekim, hazır fiberle güçlendirilmiş kompozit malzemelerle klinikte direkt olarak da uygulayabilir. Tedavinin kısa sürmesi ve iyileşme dönemi gerektirmemesi hastaya zaman kazandırır.
- Estetik Uygulanabilirlik: Özellikle ön diş bölgesinde, doğru malzemelerle yapıldığında son derece estetik sonuç alınır. Zirkonyum seramikten yapılan Maryland köprülerde metal altyapı olmadığı için destek dişlerde renk karartması sorunu da yaşanmaz. Günümüzde tam seramik kanatlı Maryland köprüler sayesinde, eskiden metal yansıması nedeniyle oluşan gri gölge problemi minimuma indirilmiştir. Doğal dişlere yakın bir translusen ve renk uyumu yakalanabilir.
Dezavantajları:
- Düşme/De-bonding Riski: Maryland köprülerin tutuculuğu, yapıştırıcı rezin ve kanat tasarımına bağlıdır. Özellikle arka bölgede kuvvetli çiğneme basıncına maruz kaldığında veya travma halinde kanatlar dişten ayrılabilir (de-bonding). Geçmişte başarı oranlarının daha düşük olmasının sebebi yapıştırıcı teknolojisinin sınırlı olmasıydı; günümüzde yapıştırma yöntemleri gelişse de, tam kuronlu köprülere göre düşme riski biraz daha yüksektir. Bu nedenle aşırı kuvvet gelen arka diş boşluklarında veya diş sıkma alışkanlığı olan hastalarda dikkatli olunmalıdır.
- Sınırlı Endikasyon: Genellikle tek diş eksikliği durumlarında ve komşu dişlerin sağlam olduğu vakalarda idealdir. Birden fazla dişin eksik olduğu veya boşluğun tek tarafında diş olmadığı (uç durumlar) vakalarda Maryland köprü uygulanamaz. Örneğin, en arka azı diş eksikliklerinde boşluğun sadece bir tarafında diş olduğu için (arkada destek yok) Maryland kullanılamaz; bunun yerine asma (tek taraflı) köprü veya farklı protez düşünülür.
- Estetik Sınırlamalar (Metal Kanat Sorunu): Eğer Maryland köprünün kanatları metal alaşımdan yapılmışsa, bu kanatlar destek dişin arkasına yapıştırıldığında dişin ön yüzünde hafif bir grimsi yansıma yapabilir. Özellikle ön dişlerde bu renklenme estetiği etkileyebilir. Bunu çözmek için tamamen seramik (örneğin zirkonyum) kanatlar geliştirilmiştir; ancak tam seramik kanatlar metal kadar ince ve güçlü olmadığından her vaka için uygun olmayabilir. Yine de günümüzde estetik malzemelerle bu dezavantaj büyük ölçüde giderilmiştir.
- Uzun Dönem Dayanıklılık: İstatistiksel olarak klasik köprüler kadar uzun ömürlü olmadığı belirtilir. Ortalama 5-10 yıl sorunsuz kullanılabildiği, 10 yıl sonrasında yeniden yapıştırma veya yenileme gerekebildiği bildirilmiştir. Ancak bazı vakalarda oldukça başarılı sonuçlar alınmıştır. Bir araştırmada rezin tutuculu köprülerin başarı oranı %95,1 bulunmuş ve ön diş bölgesinde 12 ila 21 yıl kullanılabildiği rapor edilmiştir. Yine de bu, ideal koşullardaki üst sınırdır; genel olarak hastaya belirli aralıklarla kontrole gelerek yapıştırıcının durumunu kontrol ettirmesi tavsiye edilir.
İmplant tedavisine alternatif asma köprü (Cantilever köprü) tedavisi

Asma köprü, eksik diş boşluğunun sadece bir tarafındaki dişten destek alınarak yapılan özel bir köprü çeşididir. Yani yapay dişin bir yanında doğal destek diş varken diğer tarafı serbest (desteksiz) kalır. Mimarlıktaki asma (uç uca sabitlenip öbür ucu havada kalan kiriş) mantığına benzer şekilde, bir tarafı yapıştırılmış diğer tarafı boşta “uçan” bir köprü düşünün. Örneğin, en arka azı dişinizi kaybettiyseniz, onun önündeki diş tek başına destek alınarak arkaya doğru uzanan bir yapay diş (asma köprü) yapılabilir. Ya da ön bölgedeki bir eksik diş, sadece bir yandaki dişten destek alınarak tamamlanabilir.
Avantajları:
- Tek Diş Kesimi ile Çözüm: Asma köprüde boşluğun sadece bir tarafındaki diş hazırlandığı için, geleneksel köprüde olduğu gibi iki dişi birden kesmeye gerek kalmaz. Bu, daha koruyucu bir yaklaşım sağlar; gereksiz yere fazla diş aşındırılmamış olur. Örneğin, ön dişiniz eksikse ve komşu dişlerden birinde büyük dolgu veya kaplama ihtiyacı yoksa, sadece tek komşu diş kaplaması ile eksik dişi tamamlamak mümkün olur.
- Estetik Bölgede Uygunluk: Bu tip köprüler özellikle ön diş estetik bölgesinde, küçük diş boşluklarını kapatmak için kullanıldığında hem fonksiyonel hem de çekici bir sonuç verebilir. Örneğin doğuştan yan kesici dişi olmayan bir kişide, köpek dişi hazırlanıp lateral diş boşluğuna asma bir diş konarak gülüş estetiği sağlanabilir. Doğru planlandığında dış görünüm olarak diğer dişlerden ayırt edilmez.
- Daha Az Komplikasyon Olasılığı: Bazı uzmanlar, tek diş üzerinde çalışıp daha “basit” bir protez yapıldığında komplikasyon ihtimalinin azaldığını belirtir. Çünkü daha az dişi ilgilendiren bir restorasyondur. Sorun çıksa dahi sınırlı bir alanda çıkar ve onarımı daha kolay olabilir. Ayrıca asma köprü, implant cerrahisi gibi karmaşık bir işlem olmadığı için cerrahi komplikasyon riski yoktur.
- Gerektiğinde Geri Dönüşlü Olması: Asma köprü uygulanırken sadece bir diş kaplanır. İleride eğer hasta isterse ya da şartlar değişirse (örneğin boşluğun diğer tarafına bir implant yapma imkanı olursa), Asma köprü çıkarılıp farklı tedaviye geçmek nispeten daha kolaydır. Yani tedavi geri dönüşümlü sayılabilir; en azından diğer komşu dişi feda etmediğiniz için seçenekleriniz açık kalır.
Dezavantajları:
- Tek Taraflı Yük ve Hasar Riski: Asma köprüde yapay dişe gelen tüm çiğneme yükü tek bir destek dişe iletilir. Bu asimetrik yük dağılımı, destek diş ve köprü bağlantısında gerilime yol açar. Sonuç olarak, Asma köprüler daha yüksek kırılma veya yapıştırıcının çözülme riskine sahiptir. Özellikle arka diş bölgesinde büyük kuvvetlerle karşılaştığında, köprünün serbest ucu aşağı yukarı hareket etmeye çalışarak destek dişte kuronu gevşetebilir veya porselen kırıklarına neden olabilir.
- Destek Dişte İlave Stres: Tek destek diş normalden daha fazla kuvvet taşıyacağı için, bu dişin köklerinin ve periodontal dokusunun bu yüke dayanıklı olması gerekir. Eğer destek diş önceden kanal tedavili (devital) ise, kırılganlığı artacağından başarısızlık ihtimali yükselir. Yapılan bir incelemede, kanal tedavili dişler abutment olarak kullanıldığında asma köprü tedavilerinde başarısızlıkların daha sık olduğu belirtilmiştir. Yani en ideali, destek dişin sağlıklı ve güçlü bir diş olmasıdır.
- Estetik Uyumsuzluk Riski: Ön bölgede Asma köprü kullanıldığında, örneğin bir köpek dişinden destek alarak lateral diş yapmak gibi, destek diş konum değiştirince simetrik görünümde hafif farklılıklar olabilir. Dişlerin dizilimi doğal görünmeyebilir veya şekil farklılıklarını kapatmak için estetik restorasyonlar gerekebilir. Bu, aslında ortodontik bir planlamayla da alakalı bir konudur (bazı vakalarda eksik diş boşluğu ortodonti tedavisi sırasında kapatılır ve köpek diş lateral gibi şekillendirilir). Asma köprü yapıldığında da benzer bir estetik düzenleme ihtiyacı olabilir.
İmplant yerine hareketli parsiyel protezler (Bölümlü protezler)

Hareketli parsiyel protez, ağzında bazı dişleri mevcut, bazıları eksik olan hastalar için yapılan çıkarılabilir protezlerdir. Eksik dişlerin yerini yapay dişler alırken, protez genellikle akrilik bir gövdeye ve metal bir iskelete sahiptir. Protez kalan doğal dişlere tutunan kancalar (kroşeler) veya hassas tutucular ile ağza sabitlenir, ancak hasta tarafından temizlemek için takılıp çıkarılabilir. Bu protezler halk arasında “yarım damak” ya da sadece “protez” diye de anılır. Örneğin, alt çenede arka dişlerinizi kaybettiyseniz ama ön dişleriniz duruyorsa, ön dişlere tutunan ve arka dişlerin yerine yapay dişler içeren hareketli bir protez yapılabilir.
Avantajları:
- Birden Fazla Dişi Aynı Anda Tamamlar: Parsiyel protezler, çoklu diş eksikliklerinde etkin bir çözümdür. Bir ağızda birden çok diş eksik olduğunda, köprü ile hepsini tamamlamak mümkün olmayabilir; bu durumda tek bir hareketli protezle farklı bölgelerdeki boşluklar bir arada doldurulabilir. Örneğin hem sağ hem sol arka dişleri eksik birine, iki ayrı köprü yerine U şeklinde uzanan tek bir protez yapılarak tüm boşluklar giderilir.
- Diş Kesimi Gerekmez: Sabit köprülerin aksine, hareketli protez için genelde sağlam dişlerin kesilip küçültülmesine ihtiyaç yoktur (sadece bazı durumlarda tutucu olarak kullanılacak dişlere küçük oyuklar veya metal destekler eklenebilir, ancak bu bir kuron kaplama kadar değildir). Bu, mevcut doğal dişlerinize neredeyse hiç zarar vermeden eksikleri tamamlayabileceğiniz anlamına gelir. Protez, dişlere genellikle kroşe adı verilen tel kancalarla tutunur; bu kancalar dişlerin boyun bölgesine oturur ve dişi sarar.
- Hızlı Uygulama Süreci: Birkaç seans içinde protez hazırlanabilir. Cerrahi işlem gerektirmediği için iyileşme süresi beklenmez; ölçü alınıp provalar yapıldıktan sonra protez kısa sürede takılır. Genellikle toplam 4-5 randevuda tamamlanır ve tüm süreç birkaç hafta içinde bitmiş olur. Acil durumlarda (ör. ön dişlerin çekilmesi sonrası hemen diş isteniyorsa) geçici protezler daha da hızlı yapılabilir.
- Kolay Uyarlanabilirlik: Parsiyel protezler ileride ağızdaki durum değişikliklerine kısmen uyarlanabilir. Örneğin protez takıldıktan bir süre sonra başka bir dişinizi kaybederseniz, mevcut proteze yeni bir yapay diş eklenerek kullanımına devam edilebilir. Aynı şekilde protezin altına “besleme” denilen astarlar yapılarak oturma uyumu düzeltilebilir. Bu modifikasyon imkanı, sabit protezlere göre hareketli protezlerin bir avantajıdır.
- Dudak ve Yanak Desteği: Özellikle geniş diş eksikliklerinde yanaklar içe çökebilir. Parsiyel protezler, akrilik kaideleri sayesinde dudak ve yanaklara destek vererek yüz estetiğini de kısmen düzeltir. Diş kaybıyla oluşan çökmüş görünümü toparlar, profil görüntüsünü iyileştirir.
Dezavantajları:
- Tak Çıkar Olması (Alışma Süreci): Hareketli protezin belki de en büyük dezavantajı, hastanın ağzında yabancı bir cisim hissi yaratması ve bunu her gün takıp çıkarmak zorunda olmasıdır. İlk kullanımlarda yabancılık hissi olur; hasta sanki ağzı doluymuş gibi hissedebilir ve bu duruma alışmak biraz zaman alabilir. Protez özellikle başlangıçta yemek yerken veya konuşurken yerinden oynayabilir, hastaya güvensizlik verebilir. Bu dönemde bazı kelimeleri telaffuz ederken güçlük çekmek de mümkündür. Fakat çoğu kullanıcı yaklaşık 2-4 hafta içinde proteze alışır.
- Stabilite Eksikliği: Parsiyel protezler, sabit diş protezleri kadar sağlam durmazlar. Konuşurken veya çiğnerken hafif hareket edebilirler. Özellikle alt çene protezleri, dil ve dudak hareketlerinden dolayı daha oynaktır. Bu oynama, protezin vuruk yapmasına (ağız dokularına baskı yapıp yara oluşturmasına) neden olabilir. Hekim ilk birkaç hafta ayarlamalar yaparak bu vurukları giderir; ancak tamamen sabitlenemeyeceği gerçeği değişmez. Bazı hastalar, protezin bu mikron düzeydeki hareketine dahi tahammül edemez ve rahatsız olabilir.
- Konfor Sorunları: Ağızda büyükçe bir aparey taşımak konfor açısından zordur. Protezin damak kısmını kapatan bir akrilik plağı varsa tat alma ve sıcaklık hissinde azalma olabilir. Metal iskeletli protezler daha ince olsa da yine de dilin ve yanakların alışması gereken bir yapıdır. Ayrıca kancaların değdiği dişlerde başlangıçta hafif ağrılar olabilir; zamanla bu ağrı geçer. Doğal diş ile kıyaslandığında çiğneme konforu belirgin şekilde düşüktür. Kullanıcı, sert yiyecekleri ısırırken protezin oynayabileceğini hesaba katmalıdır.
- Estetik Kısıtlamalar: Parsiyel protezlerde kullanılan metal kroşeler bazen gülerken görünür ve estetiği olumsuz etkiler. Özellikle ön bölge dişlere takılan metal kancalar, konuşma veya gülümseme sırasında fark edilebilir. Bu durum bazı hastaları kozmetik açıdan rahatsız eder. Alternatif olarak, diş renginde plastik kroşe veya hassas tutucu adı verilen gizli tutucularla bu görünüm azaltılabilir ancak her vaka için uygulanamaz ya da ekstra maliyet gerektirir. Yani hareketli protez estetiği, sabit protezler kadar mükemmel olmayabilir.
- Diş ve Doku Üzerine Baskı: Protezler çiğneme sırasında kuvveti damak ve diş etlerine iletir. Bu, doğal diş kökü gibi kemik içinden destek almadığı için basınçla dişeti dokusunda erimeye neden olabilir. Ayrıca kancaların tutunduğu dişler de kuvvet alır, uzun dönemde o dişlerde aşınma veya diş eti çekilmesi görülebilir. Yani protez bir bölümü doldururken, dayandığı dişlere ekstra yük bindirebilir ve dikkatli temizlik yapılmazsa o dişlerin çürümesine zemin hazırlayabilir.
- Düzenli Bakım ve Yenileme Gereği: Hareketli protezler zamanla uyumlarını kaybederler; alttaki kemik eridikçe protez gevşer ve tam oturmaz hale gelir. Genellikle 2-3 yılda bir astar (reline) yaparak bu uyum düzeltilmelidir. Ayrıca 5-7 yıl sonra protez dişlerinde aşınma, renkleşme ve genel yapısında eskime oluşur, komple yeni protez yapımı gerekebilir. Hasta, protezle yaşam boyu diş hekiminin takibinde olmalıdır. Her gün protezini çıkarıp temizlemek, gece mümkünse çıkartarak doku istirahati sağlamak da disiplin gerektirir. Aksi halde, temiz tutulmayan protezlerin altında mantar enfeksiyonları (protez stomatiti) ve kötü koku oluşabilir. Bu bakım rutini, bazı hastalara zor gelebilir.
İmplantın alternatifi esnek (Termoplastik) parsiyel protezler (Flexible dentures)

Esnek parsiyel protezler, klasik metal gövdeli protezlere alternatif olarak geliştirilen, termo-plastik (naylon) malzemeden yapılan hareketli protezlerdir. En bilinen markası Valplast’tır. Bu protezlerin temel farkı, metal bir iskelet yerine ince ve bükülebilen bir pembe reçine malzeme kullanılmasıdır. Diş etine oturan kısımlar yarı şeffaf pembe renkte olup hastanın kendi diş etiyle uyum sağlar. Doğal dişlere tutunmak için genellikle yine aynı pembe reçineden yapılmış esnek kroşeler kullanılır – bu kroşeler diş eti renginde olduğu için neredeyse fark edilmezler. Esnek protezler, bazı diş eksikliği durumlarında (özellikle metal alerjisi olan veya metal kroşe görüntüsünden rahatsız olan hastalarda) popüler bir seçenektir.
Avantajları:
- Kırılmaya Karşı Dayanıklı ve Güvenli: Esnek protez malzemesi yüksek dayanımlı bir naylon polimerdir. Yere düşse bile klasik akrilik protezler gibi kolay çatlamaz veya kırılmaz. Bu, protezini sık düşüren hastalar için önemli bir avantajdır. Ayrıca metal olmadığı için herhangi bir keskin kenar oluşturup ağızda yaralanmaya yol açmaz.
- Daha İnce ve Hafif: Metal destekli protezlere kıyasla daha ince tasarlanabilirler. Ağız içinde daha az hacim kaplarlar ve daha yumuşak bir his verirler. Bu da özellikle protezle konuşmaya ve yemeye alışma süresini kısaltabilir. Hastalar, esnek protezlerin sert akrilik yerine hafifçe esneyen yapısını genellikle daha konforlu bulur.
- Metal İÇERMEZ – Alerji Sorunu Yok: Hiç metal içermez, bu sayede metal alerjisi veya hassasiyeti olan hastalar için idealdir. Bazı kişilerde metal protez kancalarının değdiği bölgelerde galvanik akım veya alerjik reaksiyonlar görülebilir; esnek protezlerde bu riskler ortadan kalkar. Ayrıca metal olmadığı için havalimanı güvenlik cihazlarında ötme gibi komik durumlar da yaşanmaz (küçük bir detay ama bazı hastalar için ilginç bir rahatlık).
- Estetik Kroşeler: Bu protezlerin belki de en büyük avantajı, görünmez kroşelere sahip olmasıdır. Dişlere tutunan kollar akrilik pembe veya şeffaf renkte olup hastanın diş etiyle bütünleşir. Böylece ön diş bölgesinde bile bir protez kancası olduğu fark edilmez. Gülümserken metal parlama sorunu ortadan kalkar, hasta daha özgüvenli hisseder.
- Daha Yumuşak ve Konforlu: Esnek protez malzemesi hafif kauçuk benzeri bir dokuda olduğundan, diş etlerine karşı daha yumuşaktır. Sert akrilik protezler zaman zaman dokuyu tahriş edebilirken, esnek protezler yumuşak dokuya uyumlu bir yüzey sunar. Bu da uzun süre takıldığında oluşan vuruk ve ağrıların daha az olabileceği anlamına gelir. Pek çok kullanıcı, esnek protezin neredeyse yokmuş gibi hissettirdiğini, daha rahat çiğneyebildiğini belirtmektedir.
- Ekstra Tutucu ve Yapıştırıcısız Kullanım: Esnek protezler, esnekliğinden dolayı dişlere adeta mandal gibi Bu sayede bazı durumlarda, klasik protezlerden daha sıkı durabilirler. Hatta üretici firmalar çoğu vakada ekstra yapıştırıcı (protez kremi) ihtiyacı olmadığını vurgular. Bu, protezinin düşmesinden korkan hastalar için güven verici olabilir.
Dezavantajları:
- Bakteri Birikimi ve Temizlik: Esnek protez malzemesi gözenekli bir yapıya sahiptir ve yüzeyi sert akrilik kadar pürüzsüz/parlatılabilir olmayabilir. Bu durum bakteri plağı birikimine yatkınlık yaratır. Uygun şekilde günlük temizlenmezse, protez üzerinde mikrop birikimi ve kötü koku oluşabilir. Ayrıca malzemenin rengi zamanla ağız içi pigmente bağlı hafifçe değişebilir veya leke tutabilir. Bu nedenle esnek protez kullananların temizlik konusunda ekstra özen göstermesi gerekir (özel protez temizleyici solüsyonlara yatırmak vb.).
- Onarımının Zorluğu: Geleneksel akrilik protezlerde bir kırık veya çatlak oluştuğunda, laboratuvarda tamir etmek genellikle mümkündür. Ancak esnek protezler kolay tamir edilemez; kırıldığında veya yırtıldığında (nadir de olsa olabilir) çoğu zaman yenisini yapmak gerekir. Aynı şekilde ek diş ilavesi gibi modifikasyonlar da klasik protezlerdeki kadar basit değildir; yeni parça eklemek meşakkatli olabilir. Bu yüzden ileride diş kaybı yaşanabilecek hastalarda esnek protez riskli olabilir.
- Destek Azsa Stabilite Sorunu: Esnek protezler, ağızda birkaç stratejik dişin bulunduğu ve protezin bunlara sıkıca tutunabildiği durumlarda en iyi performansı sunar. Eğer çok az diş varsa veya dişler kısa-küçükse esnek kroşelerin tutuculuğu yetersiz kalabilir. Bu durumda protez oynar ve hasta memnun kalmaz. Yani her vaka için uygun değildir; özellikle tüm diş eksiklikleri için uygun değildir. Tek taraflı serbest sonlu küçük protezler kullanıldığında iyi, ama geniş dişsizliklerde normal protez kadar stabil olmayabilir.
- Çiğneme Gücü ve Esneme: Protezin esnekliği bir yandan konfor sağlarken, öte yandan kuvvet iletimi açısından dezavantaj olabilir. Çok sert yiyecekleri ısırırken protez esneyebilir ve etkin bir kuvvet uygulayamayabilirsiniz. Metal iskeletli protezler daha rijit olduğu için çiğneme basıncını daha iyi iletirler, esnek protezler ise bir miktar enerjiyi absorbe eder. Bu her hasta tarafından fark edilmese de, güçlü çiğneme hissi arayanlarda tatminsizlik yaratabilir.
İmplant Yerine Tam Protezler (Takma Diş)

Tam protez, ağzında hiç doğal diş kalmamış (tam dişsiz) hastalar için yapılan, tüm diş kemerini (üst veya alt çene) yapay dişlerle dolduran hareketli protezlerdir. Halk dilinde “takma diş” veya sadece “damak” olarak da bilinir. Üst çene tam protezi damağı genişçe kaplayan, alt çene tam protezi ise at nalı şeklinde bir akrilik gövdeye sahip apareylerdir. Üzerlerinde bir tam çenenin tüm dişlerini içeren akrilik veya porselen dişler dizilidir. Dişler pembe akrilik bir baz üzerine yerleştirilir; bu pembe kısım hastanın dişetini taklit eder ve alveol kretine oturur. Protezler vakum etkisi,diş yapıştırma ürünleri, kas desteği ve hastanın kontrolü ile ağızda durur.
İmplant yapılamayan ya da istenmeyen durumlarda tam protezler, tam dişsizlik için temel tedavi seçeneğidir. Diş hekimliğinde en eski ve köklü protez yöntemlerinden biri olup, günümüzde malzeme ve tekniklerin gelişmesiyle oldukça konforlu hale getirilmiştir.
Avantajları:
- Dişsiz Hastalar İçin Çözüm: Tam protez, ağzında hiç diş kalmamış biri için yegâne ekonomik ve pratik çözümdür. Başka hiçbir yöntem (implant hariç) tüm dişleri yeniden kazandırmaz. Bu protezler sayesinde hasta, dişsizlik durumundan kurtulur ve yeniden 20 adet dişe kavuşur (klasik tam protezlerde her çenede 14 diş yani 2. büyük azılar genelde olmaz, toplam 28 diş olur). Bu, hiç dişi olmayan biri için fonksiyonel ve estetik açıdan büyük bir kazançtır.
- Estetik ve Fonksiyonel Kazanım: Tam protezler, doğru yapıldığında hastanın yüz estetiğini belirgin şekilde düzeltir. Dişsizlikle çöken dudaklar ve yanaklar protezle desteklenir, daha dolgun ve genç bir görünüm elde edilir. Yapay dişlerin formu ve dizilimi, hastanın eski fotoğrafları veya yüz yapısına göre seçilerek doğal bir gülüş sağlanabilir. Ayrıca protezler, çiğneme fonksiyonunu bir ölçüde geri kazandırır. Hasta artık yumuşak-orta sertlikte gıdaları çiğneyebilir hale gelir. Bu da beslenme ve genel sağlık açısından büyük fayda sağlar. Hasta dişsizken yiyemediği besinleri protezle tüketebilmeye başlar.
- Konuşmayı İyileştirir: Dişsiz kalan kişilerde bazı seslerin telaffuzu bozulur (özellikle “f, v, s, z” gibi). Tam protezler, dişlerin yerini alarak dilin ve dudakların doğru pozisyonu bulmasına yardımcı olur. Başlangıçta biraz pratik gerekse de, protezler konuşma fonksiyonunu genellikle düzeltir. Hastanın özgüvenle konuşmasını, kelimeleri doğru çıkarmasını sağlar.
- Cerrahi Gerektirmez: Tam protez için herhangi bir cerrahi işlem ya da invaziv prosedür gerekmez. Sadece ölçü alınır ve protez yapılır. Dolayısıyla hastanın yaşı, sağlık durumu ne olursa olsun uygulanabilir (diş çekimleri yapıldıktan sonra protez aşaması için bir engel yoktur). İmplant gibi cerrahiden kaçınmak isteyen ya da cerrahi risk taşıyan (örneğin çok ileri yaştaki, ciddi hastalıkları olan) kişilerde güvenle uygulanır.
- Hızlı Hazırlanır: Bir tam protez, diş çekimleri tamamlanıp ağız iyileştikten sonra genelde 4-5 randevuda hazırlanır (toplam 4-6 hafta sürer). Hatta “hemen yüklemeli” immediat protez denilen teknikle, diş çekildiği gün hastaya önceden hazırlanan protez takılarak dişsiz kalmaması sağlanabilir. Birkaç ay sonra yeni protez yapılır. Neticede, kişi dişsiz kalmadan yeni protez dişlerine kavuşmuş olur. İmplant gibi aylarca bekleme süresi yoktur (kemik iyileşmesi vs. beklenmez).
Dezavantajları:
- Stabilite Sorunu (Oynama ve Çıkma Riski): Tam protezlerin en büyük sorunu, özellikle alt çenede, sabit kalmalarının zor olmasıdır. Çünkü tutunacak doğal diş yoktur; protezler tamamen vakum ve adezyon kuvvetiyle damaklara yapışır. Üst protez damak alanı geniş olduğu için çoğunlukla iyi vakum yapar ve durur, ancak alt protez dil ve yanak hareketleriyle kolay yerinden oynar. Bu durum hastanın çiğneme gücünü ve özgüvenini kısıtlar. Alt protez kullanımı, üst proteze göre çok daha zordur.
- Alışma süreci zor olabilir: Hiç dişi olmayan birinin ağzına tam bir damak protezi yerleştirildiğinde, başlangıçta ciddi yabancılık çeker. Ağız doluluğu, öğürme refleksi, tükürük akışında artış, konuşma bozukluğu gibi etkiler ilk günler normaldir. Hasta bunalmış hissedebilir. Özellikle yıllarca dişsiz kalmış biri proteze adapte olmakta güçlük yaşayabilir. Bazı hastalar ilk haftalarda protezi çıkarmak ister, kullanamaz. Bu dönemde sabırlı olmak ve hekimin verdiği tavsiyelere uymak gerekir.
- Çiğneme Kapasitesi Sınırlı: Tam protezlerle çok sert, yapışkan veya lifli gıdaları yemek zordur. Örneğin protez ile sakız çiğnemek pratikte neredeyse imkansızdır (yapışır ve protezi çekebilir). Sert kuru etleri, çiğ sebzeleri ısırmak da alt protez hareket edeceğinden yapılamayabilir. Bu nedenle hastaların diyet alışkanlıklarını bir miktar değiştirmesi gerekir. Genellikle iki tarafla aynı anda çiğneme tekniği önerilir ki protez dengelensin.
- Doku Değişimi ve Kemik Erimesi: Tam protez altındaki alveol kemikleri, diş kökü uyarısı almadığı için zamanla erimeye devam eder. Özellikle diş çekimini takip eden ilk 1-2 yıl hızlı, sonra daha yavaş ama ömür boyu süren bir kemik rezorpsiyonu olur. Bu da protezin altındaki desteğin azalması, protezin gevşemesi anlamına gelir. Alt çenede kemik eridikçe protezin tutunması iyice zorlaşır, hatta kemik sivri çıkıntılar yapıp protez vuruklarına yol açabilir.
Kök Korumalı Overdenture Protezler (Kalan Kök Üzerine Protez)

Kök korumalı overdenture, ağızda çekilmeden bırakılan birkaç diş kökünden destek alan tam protez türüdür. İngilizcede overdenture olarak bilinir. Bu yaklaşımda, hastanın ağzında bir ya da birkaç dişin kökü özellikle muhafaza edilir. Kök için özel başlıklar yapılarak tam protezin bu kökler üzerinden oturması sağlanır. Böylece protez tamamen dişsiz bir ağızdaki gibi çıplak damak yerine, bu köklerden de destek alır. Amaç, protezin tutuculuğunu ve stabilitesini artırmak, aynı zamanda bu köklerin varlığıyla çene kemiği erimesini azaltmaktır.
Bu yöntem genellikle alt çenede iki köpek dişinin kökünü bırakıp onların üzerine protez yapma şeklinde uygulanır. Köklerin genelde pulpa dokusu hasar almıştır. Çekmek yerine kanal tedavisi yapılıp kuron kısmı kesilir ve kökü bırakılır. Bu uygulama alt çenedeki tam protezin tutuculuğunu belirgin biçimde iyileştirir. Üst çenede de uygulanabilir; orada da 2-4 kök bırakılarak bunların protezi desteklemesi sağlanabilir.
Avantajları:
- Protez Tutuculuğu ve Stabilitesi Artar: Overdenture’ların en büyük avantajı, özellikle alt çenede protezin yerinde durmasını sağlamasıdır. İki adet sağlam kök üzerine yapılan bir overdenture alt protez, normal alt proteze göre çok daha az hareket eder, hastaya daha güvenli bir çiğneme ve konuşma deneyimi sunar. Bu kökler üzerine yerleştirilen özel ataşmanlar (ör. topuz-bağlantı, locator vb.) sayesinde protez adeta “snaps” diye yerine oturur ve kendiliğinden çıkmaz. Sonuç olarak hasta sosyal açıdan çok daha rahat eder; protez oynamayacağı için özgüveni artar. Bu avantajı ile alt çene tam protez için devrimsel bir fark yaratır, diyebiliriz.
- Kemik Erimesini Azaltır: Kalan kökler, çevrelerindeki alveol kretinin erimesini yavaşlatır, hatta durdurur. Doğal diş kökü kemik için fizyolojik bir yük ve stimülasyon kaynağıdır. Çekilmediği sürece, üzerindeki basıncı kemiğe iletmeye devam eder. Bu da protez altında kemik yüksekliğinin daha iyi korunması demektir. Araştırmalar, overdenture uygulamalarında kemik rezorpsiyonunun konvansiyonel tam protezlere kıyasla belirgin şekilde azaldığını göstermektedir. Hiçbir implant, insanın kendi diş kökü kadar kemik dostu değildir, denir. Bu açıdan bakıldığında, overdenture için bırakılan kökler kemiği canlı tutar.
Dezavantajları:
- Kalan Köklerin Bakım İhtiyacı: Overdenture’ın belki de en büyük dezavantajı, ağızda bırakılan köklerin düzenli bakım ve kontrol gerektirmesidir. Bu kökler kanal tedavili olsa bile çürük riski taşır. Özellikle protez altındaki bu köklerin çevresi temizlenmezse, kökün üst kısmında çürük başlayabilir ve hasta bunu fark etmeyebilir. Bunu engellemek için genelde köklerin üzerine fluorid salan özel dolgular veya metal kapakçıklar (koping) yerleştirilir.
- Köklerde Periyodik Problemler: Kalan kökler ileri periodontal (diş eti) hastalığı olan dişlerden kaldıysa, zamanla mobilite (sallanma) artabilir. Özellikle kemik desteği zayıf kökler erken dönemde kaybedilebilir. Bu durumda protezin adaptasyonu bozulur ve ekstra tedavilere ihtiyaç doğar. Ayrıca nadiren de olsa bu köklerde kök ucu enfeksiyonu, kist vs. gelişebilir. Her kontrol randevusunda köklerin röntgenle de değerlendirilmesi gerekir.
- Ataşman Maliyeti: Eğer basit bir kubbe kapak yerine, tutucu mekanizma (örneğin çıtçıtlı topçuk ataşmanlar veya bar ataşman) kullanılacaksa, bunların da bir maliyeti vardır. Bu durum toplam protez maliyetini biraz yükseltir. Ayrıca ataşman parçaları yıllar içinde aşınabilir, değiştirmek gerekebilir. Özellikle o-ring gibi lastik parçalar periyodik yenilenmelidir. Bu bakım masrafları, her ne kadar implant bakımlarından az olsa da, klasik proteze tedavisinden fazla olabilir.
İmplant tedavisinin alternatifi otojen diş transplantasyonu (Kendi dişinin nakli)

Daha az bilinen ancak ilginç bir alternatif, otojen diş transplantasyonu, yani hastanın kendi ağzındaki bir dişin başka bir boşluğa nakledilmesidir. Bu yöntemde, genellikle ağızda çekilmesi düşünülen veya gömük durumda olan bir diş (örneğin gömülü yirmi yaş dişi veya fazla bir küçük azı dişi) alınarak, eksik dişin olduğu bölgeye yerleştirilir. Başarılı olursa, nakledilen diş o bölgede kendi köküyle yaşayabilir ve tüm diş fonksiyonlarını yerine getirebilir.
Transplantasyon yeni bir fikir değildir; tarihte antik çağlardan beri diş nakli denemeleri yapılmıştır. Ancak modern otojen transplantasyon, 1950’lerden itibaren tanımlanmış ve gelişmiştir. Günümüzde steril koşullar, uygun teknikler ve gelişmiş takip ile başarı oranları oldukça yükselmiştir.